17 Ekim 2021 Pazar

HİÇ BİR ŞEY OLAMADIK, 

ÖZENTİDEN BAŞKA...

 "Ah Müjgan...

Çok arada kaldık biz,
Kendimiz olamadık.
Tespih elimize,
Malboro ağzımıza yakışmadı.
Fes kafamızda,











501 kot pantolon kıçımızda
O Amerikalı kızdaki gibi durmadı.
Western filmlerinde
Ezilen kızılderililere ağlayıp,
Mavi ceketlileri tuttuk.
Ne solcu olabildik,
Ne sağcı,
Das kapital, okumak için çok uzundu,
Zaten okumayı hiç sevmedik.
Devrim türkülerinin ezgisini tutturamadık,
Bıyığı aşağı bırakmakla olmadı,
Mafyalaştık,
Milliyetimizi araplaştırdık...
Dinimizi Arapça okuduk
Ayetleri anlamadık.
Dünyada anlamadığı bir dilde dua eden başka bir millet var mı bilmiyorum.
Hoş millet miyiz?
Onu da bilmiyorum.








Teknoloji çağına yetişemedik,
Bırak matbaayı,
Bilgisayarın tuşuna da,
Yirmi yaşımıza da
Aynı gün bastık.
Cep telefonunu kemerlerimize astık,
Kazağı pantolonun içine.
Çok aralarda kaldık biz.
Toprak ağalarını demokrat,
Kapitalistleri yatırımcı sandık.
En büyük yalanı söyleyene daha çok inandık,
Camide iken ‘’Uydum hafız olan imama’’ derken, Her yerde imama uyduk.
Laikliğin ne demek olduğunu
Bizi okumanın, eğitimin kurtaracağını anlamadık.
Parayı kazanmak kolay sandık
Bankerlere, Jet Fadıla,
Çiftlik banklara,
En son kriptocuya kaptırdık.
Çok arada kaldık biz.
Kural koyduk, bozduk,
Anayasa yaptık, uymadık
Üniversiteleri haşat, Liyakatı madara,
Bakara’yı makara ettik.
Nihat Hatipoğlu’nu YÖK’e
Milli güreşçiyi bankaya atadık,
Okul yaptık, eğitim yapmadık,
Yol yaptık çöktü
Köprü yaptık geçmedik
Yine de parasını ödedik.
Devletin elektriğini,
Tekelini,
Limanlarını,
Barajlarını,
Fabrikalarını,
Kaz dağlarını bir güzel sattık.
Devletin malı denizdi,
Dezenfektan satmayan kerizdi.
Zaten ortada kaldıydık,















Bir kanal eksikti arada,
Onun da Projesini hazırladık
Yakında yüzeriz kanalda.
Leblebi tozu vardı bir zamanlar,
pudra şekerine nasıl geçtik?
Hiç anlamadık,
Ve Hiç sormadık,
Acaba bu hayatı,
Kendimiz mi seçtik?
Ümit etmek güzel,
Beklentisi var herkesin...de
Biz küçükken,
Sapanla kuş avlayan arkadaşımıza,
‘dur’ diyemediysek eğer,
Şimdi o arkadaş
Devletin gücünü,
Medyanın sözünü,
Paranın tadını,
Yandaşın hırsını,
Cahilin gönlünü,
Eline avucuna almışken ‘dur’ dememizi
Kimse beklemesin.
... ...
Diyeceğim ama diyemiyorum.
Biri söylemiş işte;
“Muhtaç olduğun kudret
Damarlarındaki, asil kanda mevcuttur “ diye..
Bence uyan artık,
Yoksa geç kalacaksın
Kendini kurtaracak kimse arama,
Seni yine,
Sen kurtaracaksın..

27 Şubat 2021 Cumartesi

LABELEB LEBLEBİ MİDİR?

Labeleb dolu diyor ya, ama çoğu kimse bu kelimeyi, kelimenin de ne anlama geldiğini bilmiyor neden çünkü Türkçe değil zaten kendisinin de öyle ahım şahım bir Türkçesi yok sokak ağzı argo konuşma üstadı, yani labeleb  farşça da dudak dudağa anlamına gelmektedir söylediği kelimenin gerçek anlamını kendi de bilmemektedir.. 
hınça hınç salonlarda iç içe dudak dudağa oturup kongreler yapmak hele hele covid-19 virüs salgını sürerken her baba yiğidin harcı değil. Yahu millete aman maske, mesafe, temizlikten vazgeçmeyin diye verirken  talkımı hiç mi aynaya bakmıyorsun. Bi aynaya bak ne göreceksin, 
her şeyi bilen ama bilmeyen mi?
ben ne dersem o diyen mi? 
ben ülkenin padişahıyım, halkı da kölemdir diyen mi?
sen hele şu iğneyi kendine bir batır yeminnen sana halk çuvaldıza razıdır.
yahu maske dediniz dağıtmayı beceremediniz, millet maskesini kendi yaptı, kendi sattı.
aşı dediniz o nu da beceremediniz, hala ve hala 65 yaş ve üstünde aşı olmayan insanlar var, sizin haberiniz yok. 
ülkenin başı bir yandan, 
sağlık bakanı bir yandan,
bilim kurulu üyeleri bir yandan, 
konuşup duruyorsunuz da, söylediklerinizin ardında ötesin de berisin de durmuyorsunuz, atış serbsest misali bam bili bili bom...
ölen öldü, kalan sağlar bizimdir ama onlar da gidicidir...

12 Mayıs 2020 Salı

AĞIR ENDAM FISTIKİ MAKAM....

Argo sözleri ağızların da sakız eden, söylerken bile karşısındakini serseme çeviren ama göze hoş görünüp dinlerken bile keyif verip güldüren siz sevgili kadınlar....
Filiz Bingölçe’nin (Uzun zaman kanser tedavisi gören Bingölçe iyileşemeyerek 1 Şubat 2016’da Ankara’da 50 yaşında maalesef hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Ankara Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi) "Kadın Argosu Sözlüğü" adlı kitabı okudunuz mu bilmem ama ben okudum ve çok keyif aldım.
Belki kadınlar arasında ki sohbetlerde bu sözleri kullanıyorsunuzdur fakat hiç dışarı sızmamış güneş görmemiş argo sözleri merak etmemek elde değil.
Biz erkekler bir aaraya gelip muhabbettin içine ederiz ya da orada burada argo sözler ve deyimler kullanırız herkesin bilir ve de duymuştur ama bu kitapta okuduğum kadın argo sözleri ve  konuşmalarını ilk defa duydum yani okudum...
Bu komik kadın sözleri içine öyle bir işliyor ki, bir kez alışınca, sanki aynı duyguyu bir daha asla başka sözlerle anlatamazsınız gibi geliyor.
Kitaptan bazı alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istedim, yarın öbürgün bir yerler de duyar ne olduğunu merak edersiniz ve ne demek olduğunu öğrenmek için kıvranmamanız için sizlerde okuyun öğrenin derim...
Hadi bakalım ben yazdım aşağıya, sizde başlayın okumaya...
AGOP’UN ÖKÜZÜ: Şaşkın, pasif ve aptal aptal düşünen erkek.
- Anlat anacım, istediğin kadar anlat. Herif Agop’un öküzü olduktan sonra, tın gider, tın çıkar.
AĞIR ENDAM FISTIKİ MAKAM: Tembel ve hımbıl. Oturduğu yerden kalkamayan kişi.
- Ona bir iş buyur, arkasından kendin git… Kendi gelinim diye demiyorum, ağır endam fıstıki makam…
ACUR GÜZELİ: Çirkin erkek.
- Ah şu kadına bi’ bak Allahını seversen, bi’ de dön, koluna taktığı acur güzeline bak… Göz var, izan var…
ARŞİVE MANŞET OLMAK:
Eski güzelliği ya da çekiciliği kalmamak. (veya) Ses getireceğini düşünerek yapılan bir şeyin beklenenin aksine kimsenin ilgisini çekmemesi.
- Ohoo Nebahat Abla, senin o eski aşk hikayelerin çoktan arşive manşet oldu da haberin yok ayol!
Bİ BOKTAN ANLAMAZ HELAYA GARDİYAN YAZILIR: Bilmediği konularda yetkili olmak isteyen kimselerle alay etmek için kullanılır.
- Yemek mi dedin, bütün dünya mutfakları bunda. Temizlik mi dedin, zaten her gün evi baştan ayağa yıkar. Fizik bunda, matematik bunda, edebiyat bunda, coğrafya bunda. Sorsan öyle. Mutfağa soksan ama, yumurta kıramaz, evinde bir karış toz, daha haritanın düzünü tersini bilmez… Senin anlayacağın, bi’ boktan anlamaz, ama helaya gardiyan yazılır, koşa koşa.
BİR DONU VAR KIRMIZI KÂH ANASI GİYER KÂH KIZI: Aynı çevre ve aileden olan kadınların aynı fikri savunduğunu anlatmak için söylenir.
- Ben bir şey dedim ya, hemen hem kaynanam hem eltim bir ağızdan karşı çıkıyor. Aman bunların da birbirini böyle tutması deli ediyor beni. Bi’ donları var kırmızı, kâh anası giyer, kâh kızı.
CUMA ŞOFÖRÜ: Acemi, sadece hafta sonları araba süren ehliyeti yeni almış kimseler için kullanılır.
- Tabi çocuğum, girdik boş yola, ver arabayı bana. Tam Cuma şoförü oldun başımıza. Şehir içinde ölüyorum desem hastaneye götürmezsin ama, değil mi?
DAHA NELER, TAVUK MELER KURBAĞA OTURMUŞ ÇOCUK BELER: Saçma sapan, inandırıcı olmayan durumları anlatmak için söylenir.
- Yok İngiltere’ye taşınacaklarmış da, yok karısından bugün yarın ayrılırmış zaten adam da, yok alacakları evi bunun üstüne yaptıracakmış da. Daha neler, tavuk meler, kurbağa oturmuş çocuk beler, vallahi tam diyecektim böyle, neyse dedim, sustum. Eğlensin garibim. Kendini çok kaptırmasa bari.
AĞZINDAN SAKIZI DÜŞMEK: Çok şaşırmak.
- Baktım hala utanması yok, geçmiş karşıma bıt bıt konuşuyor. Ben hiç kimsede böyle arsızlık, böyle yüzsüzlük görmedim ayol. Bir de telefonunu çıkarıp kocamla resimlerini göstermez mi? ağzımdan sakızım düşüyordu, yeminle.
ALTINA DÖŞEK ÜSTÜNE YORGAN OLMAK: Bir kadının erkeğinin bütün ihtiyaçlarını karşılayıp, onun her isteğini yapması.
- Kız ömrümü verdim, ömrümü. Altına döşek üstüne yorgan oldum herifin, ama bak ne için? Günün birinde bıraktı gitti işte, boyu devrilesice.
ANAVATAN KAN AĞLIYOR: Regl olmak, kadınların aylık kanaması.
- Betim benzim soldu ay, karnım ayrı başım ayrı ağrıyor, anavatan kan ağlıyor…
BODUR TAVUK HER DEM PİLİÇ: Kısa boylu (minyon) kadınların yaşını göstermediğini anlatmak için söylenir.
- Ah anneem, sen bakma böyle gencecik durduğuma. Tam kırk beş yaşıma girdim ben. Yaa, ne sandın, bodur tavuk her dem piliç.
ÇÖPÇÜNÜN ÇÖPLERİ TOPLADIĞI GÜN: Özel günleri önemseyen kimselerle alay etmek ve çok da önemli olmadığını belirtmek için kullanılır.
- Öf iki gündür, iki saatte bir çıt çıt mesaj yazıp duruyor. Ne dur biliyor, ne sus anlıyor. Ne var dedim, patladım en son. Diyor ki bugünün önemini hatırlamıyor musun. He dedim, hatırlıyorum, çöpçünün çöpleri topladığı gün. Tövbe tövbe ya…
İÇİNDE KALIP DERT OLACAĞINA DIŞARI ÇIKIP MERT OLSUN: Gaz çıkarmanın faydaları konusunda şaka yollu söylenir.
- Baktı bu bi’ göz ucuyla, etrafı kolladı. Sessiz sessiz işimi hallederim sandı, ama bir gürültü koptu ki günde, sorma, herkes de döndü baktı. Ben bu utanır diye bekliyorum, nasıl toparlarız diye düşünüyorum. Ama anneannem bu, neyden utanacak, kocaman güldü üstüne, dedi ki, “içimde kalıp dert olacağına dışarı çıkıp mert olsun!” Bizim ufaklık da baktı büyük ninesine, “pırt oldu!” dedi mi üstüne! Hadi, aldı hepimizi bir gülmek dur durabilirsen!
KİRPİ YAVRUSUNU PAMUĞUM DİYE SEVER: Herkesin çocuğunun kendisi için mükemmel olduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır.
- Tutmuş 3 aylık buruş buruş çocuğuna sekiz on tane albüm hazırlatmış. Bak bu oğlum uyurken, bu parmağını emerken, bu ayağını tutarken diye diye iki saat oyaladı beni. Daraldım yeter diye bağırasım geldi, fenalık bastı. Boşuna dememişler kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş diye. Aynı kendi gibi dümdüz bir çocuk işte.
AĞZINA SUSTURUCU TAKMAK: Erkeğin prezervatif takarak seks yapması.
- Aman diyeyim güzel kızım, sakın ağzına susturucu takmadan olur deme, ne belli hastası var, durmazı var. Sen kendini kolla, bırak deyyus uğraşsın.
AÇIL YUMUL BÖREĞİ YAPMAK: Cinsel ilişki. Cinsel ilişki kurmak.
- Eh hadi bakalım, düğün dernek dağıldı. Artık yeni evliler hiç vakit kaybetmesin, açıl yumul böreği yapmaya otele doğru yollansınlar.
ALAYININ ADI BİR KARANLIKTA TADI BİR: Cinselliğe sıra geldiğinde bütün erkeklerin aynı olduğunu anlatmak için kullanılır.
- Amaan, unutamadın gittin hayatım sen de o mendebur herifi. Nesi var sanki, alayının adı bir, karanlıkta tadı bir.
BU İŞLER İNCE İŞLER ADAMI KÖTÜ ŞİŞLER: Cinsellikle ilgili konuların çok hassas olduğunu anlatmak için söylenir.
- Kızım sorup durmasana görümcene çocuk var mı, çocuk yapmayacak mısınız diye. Belki bir sıkıntıları, bir dertleri var, deşmesene kadını. Bak, bu işler ince işler, adamı kötü şişler, benden söylemesi. Sonra sana ters çıkarsa gelip bana ağlama.

NE SÖYLÜYOR ACABA...


Her canlı konuşur öyle veya böyle, insan hayvan fark etmez her konuşulan dilin de bir anlamı vardır.

11 Mayıs 2020 Pazartesi

AGATHA CHRİSTİE..

Malum olduğu gibi evlerimizde kapalı kaldığımız bu korona virüs günlerinde fazla yapacak bir şeyimiz olmadığından ya kitap okur, ya yemek yapar, ya da yan gelip yatar filmler izleriz. Kolay değil günler boyunca dışarı çıkıp gün güneş yüzü görmeden yaşamak.
Bu tecrit günlerinde ben de sokağa çıkamayanlardan olduğum için tam bir kitap okuma ve film seyretme tutkunu oldum.
Neyse bu günler de geçecek, sağ salim tecrit günlerimizi atlatalım da güneşli havalarda unuttuğumuz yürüyüşleri yaparız..
Bol bol film seyrettiğmden dolayı bu yazım da ünlü polisiye romanların yazarı Agatha (Miller) Christie den bahsetmek istiyorum.
Polisiye roman severmisiniz bilmem ama ben hic biri sanatsal değer taşımasa da kolay anlaşılan dili ve sakin tarzı sebebiyle dinlenmek için okunan,  çoğu zaman çaktırmadan hile yapan, kitaplarının önceki bölümlerinde hiç bahsetmediği bir ayrıntıyı katilin bulunma sebebi diye sunan, her şeye rağmen sürükleyici romanlarının mevzuları çoğunlukla amcaoğlu, halaoğlu, kayıp kuzen, gizli baldız gibi ailevi konulara dayandırarak, soyağacı çeşitliliği üzerinden kafa karıştıran okudukça da alışkanlık yaratan yazar Agatha Christie'nin romanlarını okumayı severim...
Polisiye/cinayet roman severler bilir dünyanın en tanınmış gizemli polisiye romanları yazarıdır. Eserleri 45 dile çevrilmiş olan yazarın kitap satışları milyarları bulmuştur. Hatta ve hatta kutsal kitaplar (Kuran ve İncil) ile Shakespeare’dan sonra en çok satan yazardır.
Agatha Miller, İngiltere’nin Torquay şehrinde 15 Eylül 1890’da doğmuş, 1914 yılında Kraliyet Hava Kuvvetleri’nden Archibald Christie ile evlenmiş bu evliliğinden çiftin Rosalind adında bir kızları olmuş 14 yıl süren evliliği 1928 yılında boşanma ile sonuçlanmış .
Christie, yarım yüzyıla aşkın süren yazarlık hayatında, 79 roman ve kısa hikâyelerden oluşan kitap yazdı. Ayrıca 25 Kasım 1952’de Londra’da perdelerini açan ve bugüne kadar ki en uzun süreyle oynanan tiyatro eseri olan Fare Kapanı’nın da yer aldığı bir düzineden fazla oyuna imza attı. Christie’nin 1920’de yayınlanan ilk kitabı “The Mysterious Affair Style” (Ölüm Sessiz Geldi), aynı zamanda meşhur kahramanı Belçikalı Dedektif Hercule Poirot’nun da yer aldığı ilk eseridir.
Agatha Christie'nin yaşamından ilginç kesitler...
** Evde eğitim gördüğünü ve 4 yaşında okuma yazma öğrendiğini,
** Yalnız bir çocuk olduğunu,
** Çocukluğunda hayali arkadaşlar yarattığını,
** Roman yazmaya ablasıyla yaşadığı bir inatlaşma sonucu            başladığını, 
** İlk romanının yayınevleri tarafından geri çevrildiğini, ün kazandıktan sonra eserlerinin 45 dile çevrildiğini,
** Mary Westmacott takma adıyla aşk romanları yazdığını ve Fare Kapanı isimli bir tiyatro eseri olduğunu,
** Gönüllü hemşirelik yaptığını,
** Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı ünvanı verildiğini,
** Roman karakterlerini yaratırken sadece bir kez gerçek bir kişiden ilham aldığını,
** Onbir gün ortadan kaybolduğunu ve bu kayıp günler hakkında hiç birşey hatırlamadığını...




Bende okuyarak öğrenmiş oldum...

16 Şubat 2020 Pazar

NE OLACAK HALİMİZ...

Kendi kendimize gülüyoruz
biliyormusunuz neden..?
Deliren bir toplum oluyoruz ufukta görünen...
"Sol"umuza güvenemez olduk,
"Sağ"ımız öldürüyor...
Ortada sandık gibi kalakaldık...
________Siyaset rezalet, rezalet siyaset!!!!


Herkes bir yerlere saklanma çabasında,
sessiz kalıyor cümleler...
Sabahları "Günaydın",
akşamları "İyi akşamlar"
mutlu hafta sonları dilerken
insanlar mutlu ve sevecen
yaşam dört dörtlük...
________Zamlara da alıştık!!!!


Heyhat,
Ülkenin sorunları almış başını gidiyor
Tarikatlar, vakıflar
Hazineyi tırtıklar
sonu gelmez yobaz yaratıklar...
Herkes olmuş yorumcu
konuşuyor da konuşuyor
hepsi birer kurtarıcı, kahraman
hepsi birer palavracı
gölgelerinden korkan...
Yani ses var görüntü yok...
Gürültü kirliliği çok...
Bir elinde cımbız bir elinde ayna,
hayat bize güzel..
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın hesabı...
_______Çocuklar ölüyor, çocuklar!!!!


Bakıyorum,
sosyal medya'da isyan, paylaşımlar, küfürler,
sonrası lay lay lom...
Şarkılar, türküler,
hayırlı cumalar, hayırlı kandiller
________Bitmeyen dert çocuk gelinler!!!!


Çay, kahve isteyen, simit de var buyrun....
Ey ahali; duyduk duymadık demeyin
Ankara'dan ötesi yangın yeri..
Doğumuz yanıyor yürekler kanıyor
Kar, kış, kıyamet tam bir felaket
Okullar kapanıyor, evler çöküyor, 
yokluk, yoksulluk hak getire...
_________İnsanlar ölüyor, insanlar!!!


Batı'da ne var ne yok,
hava güneşli, ya da yağmurlu, hayat pahalı,
trafik yoğun, metro, tren tıklım tıklım,
arada bir intiharlar, kendini yakanlar,
suriyeli mülteciler, kuveytli zenginler,
deprem korkusu var bir de
idare edip gidiyoruz işte...
_________Bedava yaşıyoruz sanki!!!


ve, derin derin kanıyoruz,görüyorum…
kanarken tuzlu suya girmiş gibi…
yanıyorum, acıyorum…
bir kişiye bile duyurmadan, çığlıklar atıyorum…
susuyorum…
dışıma gülüyorum, gürül gürül içime ağlıyorum…
ah'lar, vah'lar ediyorum
bitmez kelimeler, biliyorum…
yapacak başka şeyim yok…
bağıra çağıra susuyorum…
Susuyorum da susamıyorum...
Yapacak bir şeyler olmalı,
Ben susarsam, sen susarsan
kim konuşacak,
kim çözüm bulup bu kaostan kurtaracak...
Herkes yerinden memnun,
ne ala memleket
Vallah uykuda bu millet...
Mum da bitmek üzere gelen karanlık bir felaket...

Hadi bakalım,

"Elma" dersem çıkın,
"Armut" dersem çıkmayın...


Elma, Elmaaa, Elmaaaaaaaa...

Huuuuu, kimse yok mu etrafta?....

______çevrimdışı_____

Anladım, alan razı veren razı
bozmayın siz bu tarzı....
.......................................!
..........................................!

9 Şubat 2020 Pazar

ŞAMPİYON BELLİ....

Futbol ile aram öyle sıkı fıkı olmasa da kendime göre yazar çizer, yorumlarım. Hiç bir futbolsevere de takılmam çünkü öyle fanatikte değilim. Babadan kalma bir renk beğenim vardır ama daha ileri geçmez. Neyse gelelim seyrettiğim iki maça. Kimse kusura bakmasın ben kendi görüşüme göre yorum yapıyor ve yazıyorum. Gençlerbirliği - Trabzonspor ve  Fenerbahçe - Alanyaspor'u  benim gibi yüzbinler de izledi bu iki maçı, her iki maçta da şaibeli kararlar vardı. Hakemler kesinlikle bir yerlerden talimat almış ve bu talimatlar içerisinde kendilerine göre kararlar verip  uyguladılar. Öyle "VAR"mış yokmuş pek ilgilenmediler. Bir çok futbol yorumcusu da yorumlar yaptı kendi akıllarınca ama görünen köyün kılavuz istemediği gibi hiç biri de kalkıp demedi ki bu sezon futbola siyaset karışmıştır ve bazı futbol maçları siyasilerin isteklerine  göre sonuçlanmaktadır.
Diyemezler çünkü tüm yorumcular da siyasilerin isteklerine göre yorum yapmaktadırlar..

Aşağı da onlara da değiniyorum zaten...
Şimdi şapkamızı önümüze koyup gerçeği söyleyelim. Bu senenin şampiyonu belidir hiç kimse itiraz etmesin Trabzonspor sene sonu şampiyonluk kupasını kaldıracak ve müzesine götürecektir, buna da adım kadar eminim...
Duyuyormusunuz Fenerbahçe haricin de herhangi bir takımdan bu sene şampiyon biz olacağız diyeni, ha biraz Galatasaray 70 puan toplarsak falan diyor da gerisi de zaten bir şey demiyor, demedikleri içinde duymuyorsunuz duyamazsınız çünkü hepsinin ağzına bir parmak bal çalınmış ve sus payı verilmiştir.
Şimdiden Trabzonspor'a şampiyonluğu hayırlı olsun diyelim.  sezon sonunda haklı veya haksız olduğumu göreceksiniz...

Bir şey daha ilave edeyim o da garanti çünkü. Başakşehir de ikinci olarak ligi tamamlayacaktır.

Şimdi biraz da şu fotbol yorumcularına değineyim.. İğneyi kendime sapladım çuvaldızı da bunlara...


Futbol programlarına bakıyorumda
Gazetecisi, eski futbolcusu, eski hakemi,
eski şarkıcısı, eski sinama oyuncusu
yüzlerce eskimiş yorumcu...
Arkadaş hepsi de kendi dalında süper
Allah vergisimi nedir
futbol bilgileri almış başını gider...
Sanki futbolu onlar icat etmişler
bütün kurallara a'dan z'ye hakimler,
bir teknik direktörden
daha iyi takım kurarlar
sadece konuşarak muhteşem futbol oynatırlar
bazılarının da önüne futbol topunu bıraksan
bu ne diye sorarlar...
Her hakem, her futbolcu, her teknik adam,
her yönetici, her başkan
hata yapar ama bunlar kesinlikle yapmazlar....
İyiysen hata bulmaya çalışırlar,
kötüysen yandın yerden yere vururlar..
Ulan bu bilmişleri teknik direktör yapsan
hepsine de birer takım versen
rezil olup kalırlar da
burunlarından kıl aldırmazlar...
Aslında bunlar o şöhretli isimlerinin hatırına
kzandıkları dolarlar yüzünden saçma da olsa konuşurlar..
Neyse onlar atıp tutsun ekranlar da
bizler de kendi kendimize yorumlayıp
bakalım keyfimize....

HİÇ BİR ŞEY OLAMADIK,  ÖZENTİDEN BAŞKA...   "Ah Müjgan... Çok arada kaldık biz, Kendimiz olamadık. Tespih elimize, Malboro ağzımıza yak...